Makale
Kürt sorunu’nun tek çözüm yolu, İslâm’dır; ötesi hüsrandır!
Çağımızın büyük düÅŸünürlerinden Wittgenstein ÅŸöyle der:
“Güç olan, güçlüÄŸü derinliÄŸinde kavramaktır.”
Ve bu tespitini ÅŸöyle temellendirir üstad:
“Zira sığ bir ÅŸekilde anlaşıldığında, güçlük, olduÄŸu gibi [ve olduÄŸu yerde-YK] kalır. Kökünden sökülüp atılması gerekir. Bu da ÅŸu anlama gelir: Bu ÅŸeyler hakkında yeni bir tarzda düÅŸünmeye baÅŸlamak gerekir. Bu, örneÄŸin simya'nın düÅŸünme tarzından kimya'nın düÅŸünme tarzına geçiÅŸ kadar kesin bir deÄŸiÅŸimdir. Ä°ÅŸte yerleÅŸtirilmesi asıl güç olan, bu yeni düÅŸünme tarzıdır.”
BÜYÜK SORUNLAR, KÖKLÜ ÇÖZÜMLERÄ° GEREKTÄ°RÄ°R
Sürgit kangrene dönüÅŸme, kontrolden çıkma eÄŸilimi gösteren, bölgemizi, bölgemizin Ä°slâmî geleceÄŸini tehdit eden ve nihayet belli baÅŸlı küresel güçlerin ÅŸu ya da bu ÅŸekilde müdahil oldukları gözlenen “Kürt sorunu” gibi zor, zorlu ve karmaşık bir meseleyi mercek altına alırken Wittgenstein'dan böyle bir alıntıyla meseleye giriÅŸ yapmak zihin açıcı olabilir, diye düÅŸündüm.
Öyleyse izini sürmemiz gereken ilke ÅŸu: Büyük sorunlar, büyük ölçekli, uzun soluklu ve derinlikli bakış açılarıyla bütün boyutlarına enlemesine ve boylamasına bakılabildiÄŸi zaman anlaşılabilir ve ancak o zaman kalıcı olarak aşılabilir.
TÜRK AYDINININ ZÄ°HNÄ°: ÇAÄžDAÅž HURAFELER ÇÖPLÜÄžÜ
Türkiye'de, entelijansiya arasında gerçeklerle hiçbir ilgisi, iliÅŸkisi olmayan, oryantalistlere biIe rahmet okutacak çarpık ve ürpertici bir ümmet algısı ve anlayışı var. Seküler aydınlar, “ümmet” kavramını, “köleleÅŸmek” olarak algılarlar ve ümmet fikrine dayalı toplumun sadece “tebaa” olduÄŸunu, yalnızca “biat” ettiÄŸini savunurlar. Ve Cumhuriyet'le birlikte “biat kültürü”nden “birey”ci, laik kültür'e geçtiÄŸimize inanırlar. Tam anlamıyla çaÄŸdaÅŸ hurafedir bu!
Burada, zihinleri körleÅŸtiren, insanları ezberlerine “mutlak doÄŸru”ymuÅŸ gibi inanmaya sevkeden bir laik dogma, dogmatik, donmuÅŸ, laik kafa var.
Bu “dogmatik laik kafa”, zihinsizleÅŸtirilmiÅŸ bir zihin aslında: Kör bir zihin. O yüzden “yafta”lamalarla iÅŸliyor. ÖrneÄŸin “ümmet” fikrini irtica, gericilik, biat kültürü olarak görüyor.
Batı kültürüne, modernliÄŸe, laikliÄŸe de aynı “dogmatik kalıplar”la bakıyor: SekülerleÅŸme'yi (dolayısıyla laikliÄŸi) özgürleÅŸme, daha özelde de bireyin özgürleÅŸmesi olarak algılıyor.
Oysa metamorfoz yemiÅŸ, pergelini ÅŸaşırmış zavallı Türk entelijansiyasının, “biat kültürü olarak ümmet” aIgısı da, “özgürleÅŸme olarak sekülerlik / laiklik” algısı da yanlış. Ve tam anlamıyla mit, efsane, çaÄŸdaÅŸ hurafe!
SEKÜLERLEÅžME, “ÖZGÜRLEÅžME” MÄ°?
Åžu an yaÅŸayan ve Annales Okulu'nun son parlak temsilcisi çaÄŸmızın en büyük tarihçisi William McNeill, “Avrupa'nın OluÅŸumu” baÅŸlıklı enfes kitabında, üstadı Brandel'in izini sürerek, Avrupa tarihinin özgürlükler tarihi olmadığını, imtiyazlar ve çıkar çatışmaları tarihi olduÄŸunu söyler.
Biraz daha derine vurursak kazmayı, ÅŸöyle bir tablo çıkar karşımıza: SeküleleÅŸme, bir “özgürleÅŸme” çabasıdır; ama Tanrı'dan özgürleÅŸme, Kilise'den bağımsızlaÅŸma çabası.
Bu “özgürleÅŸme” biçimi, insanın tanrılaÅŸma sürecidir. Bu süreci, çağımızın en büyük düÅŸünürü Heidegger, enfes bir ÅŸekilde ÅŸöyle özetler: “Ä°nsanın her ÅŸeyin ölçüsü ve ölçütü hâline gelmesi”. Yani tanrılaÅŸması.
Peki, “tanrılaÅŸan insan” özgürleÅŸebilir mi gerçekten? Hayır! Her ÅŸeyi kontrol etme, her ÅŸeye sahip olma güdüsü, insanın sahip olduÄŸu ÅŸey tarafından güdülmesine ve özgürlüÄŸünü yitirmesine yol açar. Sahip olduÄŸu ÅŸey, sonunda sahip olur insana. Araçlar, amaçların önüne ve yerine geçer. Ä°nsan, araçların kölesi hâline gelir.
Modernlikle, dolayısıyla sekülerIeÅŸme süreciyle yaÅŸanan ÅŸey tam da budur: Büyük düÅŸünürleri, örneÄŸin Nietzsche'yi çıldırtan ÅŸey tam da buydu: “Ä°nsan, amacını yitirdi”, demiÅŸti üstad. Ve “Felsefemiz, ahlâkımız, dekandansın formlarına dönüÅŸtü... Çöl büyüyor. Çöl büyüyor” diye haykırmıştı.
ETNÄ°K BÄ°LÄ°NÇ DEĞİL, ÜMMET BÄ°LÄ°NCÄ°!
Batı'da yaÅŸanan sekülerleÅŸmenin bu felsefî sonuçlarını, biz hem zihnî hem de daha çok da siyâsî olarak yaÅŸadık, yaşıyoruz...
Türkiye'deki sekülerleÅŸme projesi, önce aydınların zihnini körleÅŸtirdi: Sonra da hayatı, özellikle de entelektüel hayatı çölleÅŸtirdi: SekülerleÅŸme projesi, “imparatorluk” bakiyesi, 30'dan fazla etnik unsurun yaÅŸadığı bir topluma ulus fikrini eksene alan ceberut bir devlet dayattı: Toplumu, tepeden sekülerleÅŸtirmeye kalkıştı.
Zamanla, toplum sekülerleÅŸtikçe, etnik kimlik bilinci, ortak Ä°slâmî kimliÄŸi aşındırdı ve Ä°slâmî kimliÄŸin, duyarlıkların önüne geçti. SekülerleÅŸme, doÄŸası gereÄŸi, bölücü bir iÅŸlev gördü: Ä°slâmî kimliÄŸi zayıflattı; etnik kimlikleri kışkırttı; hatta “putlaÅŸtırdı”. Toplumu, etnik ayrışmanın eÅŸiÄŸine fırlattı.
Bu meseleyi, önceki iki yazıda ayrıntılı olarak tartışmıştım; oraya bakılabilir.
Bu toplumun tek ortak noktası, birliÄŸinin, dirliÄŸinin ve kardeÅŸliÄŸinin tek sigortası Ä°slâm'dır. O yüzden Kürt sorununun tek çözüm yolu, Ä°slâm'dır. Ötesi hüsrandır. Çıkmaz sokaktır. Ayrışma'dır. Ä°ntihardır. Bunu yaşıyoruz biz de zaten! Bu hüsran'ı, bu çıkmaz sokağı, bu intihar'ı yaşıyoruz on yıllardır, öyle deÄŸil mi?
Öyleyse ÅŸunu bilelim, derim: Türkiye'yi, kardeÅŸ kavgasına sürüklenmekten kurtaracak ÅŸey, etnik bilinç deÄŸil, medeniyet fikrini yeÅŸertecek, kardeÅŸliÄŸi tesis edecek, ümmet bilinci'dir.
Ümmet bilinci, “Ä°slâm yurdu”nun (dâru'I-Ä°slâm'ın) kurulmasının yegâne temeli, yegane itici gücüdür. Darü'l-Ä°slâm da, tıpkı Medine'de olduÄŸu ve tıpkı Osmanlı'da medeniyet çapında ortaya konulduÄŸu gibi bütün farklılıklara hayat hakkı tanıyan, farklılıklarını koruyan “barış yurdu” / “dârü's-selâm” fikrinin zemini.
Ümmet, her ÅŸeyin anası, temeli ve kaynağı demektir. Her mümin tek başına bir ümmet'tir. Yani ümmet, yalnızca “müslümanlar topluluÄŸu” deÄŸildir; esas itibariyle, hakikate ÅŸehadet eden, emanet'i üstlenen, “hilâfet”i yüklenen, yalnızca Allah'a boyun eÄŸen ve Allah'tan baÅŸka hiç kimseye boyun eÄŸmeyen mümin ÅŸahsiyet'tir.
Sözün özü: Ä°slâm'ı da, Batı'yı da derinlemesine kavrayamadığımız, ezberlerimizi topluma dayattığımız sürece, hiç bir büyük sorunu, bütün boyutlarıyla kavrayamayız ve sığlıklarımıza boÄŸularak birbirimizle boÄŸuÅŸmaya devam ederiz. Vesselâm.
Henüz yorum yapılmamış.